22 Şubat 2014 Cumartesi

15-İkinci Karma İlkokulu



Kurtuluşa geçişimiz yaz ortasına rastladığı için benim okul meselesi yazın son ayına kalır. Yine sıcak bir yaz gününün sabahı annemle ben el ele Sinemköydeki tramvay, otobüs durağından Eminönü tramvayına binip Şişhaneye yol aldık. Yaz aylarında tramvay yolculuğu hoştur, ne kadar hızlı giderse gitsin yine etrafı seyretmek zevklidir, bütün pencereler açık hele ki pencere yanına tahta sırasına oturmuşsan püfür püfür hafif bir rüzgârla gidersin.

Nihayet Şişhanede meşhur turşucunun köşesinde inerken keskin bir lahana turşusu kokusu gelir, dönüşümüzde annem söz verdi bir turşu bardağı alacak. Karşı kaldırıma geçip Kuledibi sokağına girdiğimizde sanki bizim Balattaki çarşıya girmiş gibi hissettim, etrafta sağ tarafta Apollon karşıda büyük harflerle yazılı mezeci Yomtov birkaç adım attıktan sonra Büyük Neve Şalom, biraz ona yakın Musevi Cemaati dar binası, yanında Mezar taşları sergileyen taşçı Mişon Levi, karşıda Ahtar dükkânı İsrael, onun karşı köşesi manifatura dükkânı Nesim Levi, sağlı sollu bakkalar, karşı sırada galanteriya, bakkal Yenifiliz. Hepsi Yahudi isimli tabelalar nihayet Kuledibi maskotu Şaap Aşer meyhanenin kapısında sızmış yatar, uyuyor ne kendisine ne de etrafına zararı olan bir kişi. Caddenin son köşesine sapmadan evvel bodrum katından kolacı, gömleklere vurulan sıcak kızgın ütünün çıkardığı ses ve kokulu buharı

Üstündeki parfümeri mağazasından dağılan parfüm kokularına karışarak acayip bu köşeye mahsus kokuyu koklayarak köşeyi dönüyoruz, Şimdi Galata Kulesinin açıklığına vardık, her tarafta yazın sıcak havası hissedilirken burada çok hoş bir serinlik sürüyor. Bizim yolumuz Yazıcı Sokağına, sokak karanlık, dar iki taraflı yüksek eski kâgir yüksek evler, balkonlar güneşin ışıkların geçirmez oluyorlar. Kasap Biçaçi dükkânını geçip dar küçük arnavut taşla döşenmiş yokuşu bitirip soldaki eski evlerle olan dar sokağın bitiminde demir kapılı büyük bir siyah beyaz harflerle İKİNCİ KARMA İLKOKULU levhası olan yeni okuluma yazılmak üzere annemle el ele girdik. Artık bu okul Hasköy Musevi ilkokulunun devamı olup ilerdeki talebeliğimin ve hayatımın bir parçası bu semtte devam edeceğe benzer. Tekrar anneme bundan birkaç yıl evvel sormak istediğim sualler aklıma geldi. Peki, bu çocuk bunca cefalı üç yıl sonra tekrar karda, kışta, yağmurda çamurda Kurtuluştan Şişhaneye yol tepecek, neden? Yahudilik terbiyesi? Okulun iyi tedrisatı? Anane?

 Kayıt işimizi bitirdikten ve yolda Tant Klarayı ziyaret ettikten sonra annem daha evvelden verdiği sözünü unutup Yüksekkaldırımdan yukarı paket taşlı yokuşunun yolunu alıp Tüneldeki otobüs durağına doğru yürüdük. İşte senin alacağın diğer yol bu olacak. Tembihini iletmeğe çalışırken çoktan Yüksekkaldırım sinemasını, eski kitaplar satan kitapçıyı, ekmek fırınının kokularını arkada bırakıp köşedeki pulcunun önünden geçtikten sonra polis karakolunun önünden karşıya geçip plakçının dışa verdiği çaçaça melodisini dinleyerek köşeden kıvrılıp Haylayfın önündeki Kurtuluş 70 numaralı otobüs durağındaki küçük yolcu kuyruğuna girdik. Haylaftan gelen sosis kokuları aç olduğumu hatırlattı. 
 
Kalan son haftalarda kardeşim kızıl saçlı, beyaz tenli, güneşte hafif mestane İzak Tepeüstünde yeni açılan Kurtuluş İlkokuluna yazdırıldı. Tabii ki onun okul çantası, siyah saten parlak önlüğü, tıraş kalem ve defterler hepsi Kurtuluştaki kitapçıdan tedarik edildi, onun benim gibi sırtındaki ağır okul çantasından başka sepet taşımak derdi olmayacak. AL ES ÇİKO.

Artık yeni yerimizi tanımak zamanı geldi. Gel de bir kolaçan edelim dememize kalmadan evimizin karşısındaki top oynanan sahaya kamyonlarla demirler, uzun direkler, branda balyaları, halatlar, demir kablolar, sandıklar, balyozlar ve bir sürü insanlar. Ne oluyor demeğe kalmadan etraf komşu çocukları eskiden beri her yaz mevsiminde alışmış oldukları bela gelmişti. CAMBAZHANE. Şimdiden sonra sonbaharın ortasına kadar futbol maç turnuvalar duracak.
Bir iki gün içinde cambazhane sahibi, oğlanları, ailesi, işçiler balyoz sallayıp, çukurlar açıp direkleri yerleştirip brandaları gerdikten sonra iki uzun tahta direği göğe kaldırıp aralarına çelik kalın teli gerdikten sonra artık sıra oturma yerlerine geldi. Baltalar, çiviler, uzun tahtalar… Artık bizim Ali Benenli cambazhanesi şekil almağa başlarken sıra iki direk arasına yuvarlak tahta sahne kurulduktan sonra cambazhane dışına üç tane kapalı makyaj ve giyinme çadırından başka sahibi ve ailesi için üçüncü çadır. Kontrplaktan gişe ve renkli ampullerle giriş kapısı üstündeki levha. Sahne üstünde büyük ampuller yakılır söndürülür her şey kontrol edilir artık cambazhanemiz açılmağa hazır, etrafta şenlik var.

Cambazhane tarih boyunca Türk Milletinin yaz eğlencelerinden biridir, millet hayatın ağırlığını bu gibi yerlerde müzik dinleyerek, heyecanlanarak, dans eden dansözün kıvrak vücuduna dalarak, gülerek, ağlayarak, haftada bir ucuz yoldan akşamını eder. Alan memnun, veren her zaman memnun değilse de işidir devam der hülya edip yaşar.

Akşamüstü cambazhanenin kapısının önünde Ali Benenli ayakları uzun direklerin üstünde kırmızı pantolon, yeşil sarı saten parlak gömleği, suratı gülen ağlayan palyaçoya boyanmış, elinde uzun tenekeden huni uzun ve yavaş adımlarla sokak, sokak dolaşıp akşamki programı anons ettikçe her sokaktaki çocuk arkasın takılıp büyük bir kalabalık yapıp o yürür biz yürürüz

Bizim evin ön penceresi sanki sinemalardaki loca gibi sahnenin içinde. Akşam yemeği yendikten sonra büyük annem, amcalarım ve teyzem yukarı çıkıp hep beraber öndeki pencereler açıldıktan sonra hep beraber sinemadaki locada oturur gibi erlerini aldılar. Evin önündeki yoldan küme küme insanlar kazakları omuzlarında ellerinde puflar konuşa konuşa yoldan aşağı cambazhanenin kapısına inerlerken diğer mahallelerden gelen insanlar aydınlatılmış cambazhanenin kapsının önünde toplanıp bilet gişesinden biletlerini alırken diğer köşede uzun bacaklı palyaço elindeki megafon ile devamlı program başlıyor, acele edelim beyler, bayanlar, çağırıp bağırdıkça, çadırın içi yavaş yavaş dolmağa başladığını gördükçe bizimkiler çadır patronları imiş gibi Allaha şükür yerler doluyor, masrafı çıkarır mı? Geçinir mi? Bütün yerleri doldurabilecek mi? Derken aniden uzun direklerin altında tahta sandalyede oturmuş her biri başka renk ve stilde giyinmiş zurnacı, davulcu, kemancı, kanuncu ilk nağmeye başladıklarında tahta sahnenin üstündeki büyük ampuller aydınlanır ve sahne ortaya çıkar. Birkaç fasıldan sonra içerdeki çadırlardan cambazhane sahibi koşarak sahneye atlar ve halka ilk akşamın özelliğini söyledikten ve herkese teşekkür ettikten sonra ŞİMDİ KARŞINIZDA dansözün ismini söyleyip aynı koşu ile dışardaki çadırlarda kaybolur. Orkestranın cırtlak müziği ile allı pullu cılız, şişman dansöz çıkar ve göbeğini, kıçını titreterek, göğüslerini hoplatarak dansını bitirir. Herkes alkış, ıslık tutar arkasından sıra ile iki üç dansöz çıkar, danslarını bitirip bazısına daha az bazısına daha fazla alkış ıslık tutulur ve ara kısmına gelinir. Biz bedavacılar evde bu kısmın münazarasını yapmadan olmaz. Daha yeni, bir para görsün ki ilerde daha güzellerini getirip gözümüz bayram eder derken, cambazhanede buzların içinde soğutulmuş Olimpus, Çamlıca gazoz satan, taze fındık, leblebi, çekirdek satan çocuklar mallarını satmağa devam ederken tekrar ışıklar açılır ve programın devamını hatırlatan orkestra çalmağa başlar. Bu kısımdaki programda uzun allı pullu elbisesi ile şark sanatçısı çıkar ve Klasik Türk müziği şarkıları yanında bir iki halk şarkısı söyledikten sonra halk artık sıkılmağa başladığını hissettiren zoraki alkıştan sonra, orkestra aniden müziğini canlandırır ve herkesi uyandırır. Şu anda herkesin gözü dışarıdaki çadırlardan başlayan iki direk arasına devam eden demir telde iki elinin arasında uzun bir değnekle ayaklarında yumuşak deriden yapılmış ayakkabı, üst tarafında gergin beyaz fanilası, alt tarafında kırmızı gergin pantolonu ile cambaz Ali Benenli hızlı adımlarla birinci direğe tırmanır. Herkes alkış tutarken biz çocuklar nefeslerimizi tutup heyecandan kalbimiz küt, küt atarken orta telde birkaç akrobatik numaralar ve düşme numarasını yaptıktan sonra elindeki değneği bırakıp bir ileri bir geri yapar ve bu akşamlık alkış ve sevgi dolu ıslıkları aldıktan sonra iner ve programın ikinci kısmı burada biter. Büyükannem, dayılarım, teyzem yatmağa gitmişlerdir, yarın iş günü.  

Bu akşam ilk gece olmasından olsa gerek ayrılıp gidenler pek az, orkestra çalgılarını toplamış gidiyor, sahneye yere eski bir halı, iki üç tahta iskemle, ortaya bir tahta masa üstüne parlak yeşil bir örtü düzenlendikten sonra programın üçüncü kısmı olan temsil kısmı başlar. Başında eski fötr şapkası, kır boyanmış yan saçları, takım elbiseli, ağzında yanan sigarası, elmacık yanakları hafif allanmış, yüksek sesle konuşan erkek sahneye doğru yavaş adımlarla ilerleyip sandalyelerin birisine oturup düşünceli bir tavır alırken, yine dışardaki çadır kısmından saçları ondüle dudakları kalın ruj sürülmüş açık dekolteli, ince kumaştan dize kadar varan pliseli, yanakları allı bir bayan ağlayarak sızlayarak sahnenin yolunu alır ve oturan erkeğe yaklaşıp bir iki kelime dedikten sonra elini kaldırıp şat bir sesli şamar indirir. İşte bu akşamın acıklı piyesi böyle başlar ve sonunda herkes mendillerle gözyaşlarını siler ve piyes böylece biter. Oturanlar artık oturmaktan, ağlamaktan, gülmekten heyecandan, yorulmuş bir şekilde ışıkların açılması ile ellerinde yastık puflarla cambazhaneyi terk ederken ışıklar bir açılır bir söner hoparlörler yarınki programı hatırlatır. Babam çoktan gitmiş yatmıştır, kala kala ben ve annem sona kadar dayandık, ne olacak cambazhane bizim, iyi kötü istesek te istemesek te bütün mevsimi çekeceğiz.

Öyle bir zaman gelecek ki kimin dans edeceğini, ne zaman takla atılacağını, hangi şarkı söyleneceğini, telde kurban ve buna benzer bütün programları ezberleyip, onlarla beraber güler onlarla birlikte üzüleceğiz. Bu curcuna Eylül ayının ortasına kadar devam ederek okullar açılınca hem cam kapanır hem de cambazhanenin biran evvel toplanıp gitmesine dua eder. Nasıl olsa gelecek yaza tekrar aynı taraça, aynı hengâme. HAYIRLI KIŞLAR.



1 yorum:

  1. Ağabey nefis bir istanbul Türkçesiyle nostalji ve bunu teferruatıyla hatırlayan bir hafıza.Sağolasın Allah sana uzun ömürler versin.

    YanıtlaSil