Hayat her
zaman böyle devam etmez, burada şenlik, orada okul, oyun, oyuncak eğlence. Yer
küçük herkes, herkesi tanır bilir. Bu ahengi, bu düzeni arada bir duyulan acı
haberler bir ara için durdurur, dondurur. Hele biz çocukların tanıdığımız
arkadaşların yakınları ile ilgili olursa. Geçenlerde böyle acı bir olay oldu.
Mahalle ve okul arkadaşımın, Nisimin annesi yorgun bir Perşembe günü çamaşırını
bitirip, ağır çamaşır sepetini evin ön tarafındaki çinko döşemeli tahta
taraçaya pek beyaz yeni yıkanmış çamaşırını asmağa çıktığı anda yağmurlardan
karlardan yıpranmış çürümüş taraçanın öndeki korkuluğuna dayanıp biraz nefes
almak istediği anda korkuluk kraç deyip kırılınca zavallı kadın taraçadan düşüp
öldü.
Acı, çok acı bir
şey. Bizler bu yaşta ne biliriz anne babadan başka. Hayatta annesiz büyümek ne
acı bir durum. Bu çocuklar, kime gelip dizinde ağlar, kime yüz yapıp darılır
barışıp öper, kim onlara sevdikleri yemek sepetini hazırlayıp paltoların
giydirip kapıya koyup okula yollayacak. Babalar bunu bilirler mi? Yapmak
isterse bile onların kafası ekmek, nafaka peşinde. Etraf komşular, bütün Yahudi
halkı olayı duymuştur cenaze günü
Sinagoga gelip
sıra sıra oturup bu acı güne ortak olmak istercesine ağlar, merhumdan hatıralar
anlatılır. Cenaze Sinagogun ortasında siyah bir örtü, ortasında beyaz Magen David
örtülmüş tabut yerleştirilir. Ailenin fertleri siyah giymiş, sağ kolda siyah
kurdele sarılmış, yüzler beyaz olmuş tabuta bakar, ağlar ağlarlar. Sinagogun
son yan sıraları onlara ayrılmıştır. Bir hafta erkekler burada oturup dua
ederler, mevlutlar eve gelen haham ve akraba, tanıdık, dost ve komşularla
yapılacak. Cenaze bu törenden sonra vapur veya sandalla Hasköy’e geçecek ve oradaki
çok eski olan mezarlıkta gömülecek.
ALLAH RAHMET EYLESİN ( EYA TENGA SU REPOZO, IMOS DEŞE LA BUENA VİDA...)
ALLAH RAHMET EYLESİN ( EYA TENGA SU REPOZO, IMOS DEŞE LA BUENA VİDA...)
Hayat böyle
geçerken üzücü olayları unutturan, hayatın devamının bir unsuru olan olaylardan
biride evliliktir. Annem babam geçen akşam yemek esnasında gelecek iki hafta
sonra için yakın arkadaşlarından düğün haberi geldiği hakkında konuştuklarına
kulak kabartım. Ekseri haber bir ayla, iki hafta öncesinden salınır, halen
bilet modası Balata henüz gelmedi. Neden gelsin? Herkes herkesi tanır, herkes
yakın oturur, unutmak dersen zor çünkü haber ağızdan ağıza gazeteye vermiş gibi
yayılır, dargın veya küs isen o unutkanlığa girer. Eğer yakın akraba isen
kadınlar tarafı Pazar içi Eliza teyzenin tuhafiye dükkânından kumaş keser,
günlük veya götürü olarak gelen madam Eliza terzi. Akrabalık yoksa dolapta naftalinlenmiş
geçen düğün veya Bart Mitzva ile elbiseler dikilir. Dikiş günü (JURNE) düzenlenir yeni elbise
dikilir. Daha uzak dost ve akrabalar ve durumu müsait olmayan akrabalar geçen
düğün, Bart Mitzvalardan gardıroptaki elbiseleri çıkarılıp havalandırılıp
düğüne hazırlarlar, bu işte bu şekilde hal olur.
Düğünler
ekserisi Ahrida Sinagogunda Pazar öğlen yapılır. Bunun öncesi kına gecesidir.
Bu ananevi gece, gelin ve damadın evlerinde ayrı ayrı yapılır. Damat ve gelin
namzetleri bir hafta evvelinden görüştürülmez, nazar mı dersin? Uğur mu dersin?
Ananedir, böyle gelmiş böyle gider...
Düğün evvelisi
gece, kına gecesi, ancak kına basma yapılmaz, bu anane Müslümanlara aittir.
Bu gece annem
babamla birlikte biz kardeşler de tüm aile gelin tarafına davetliyiz. Evler
bizim Balatta pek büyük değillerdir. Buna mukabil herkes böyle zamanlarda
beraber olmaya gayret eder.
AL KEBİEN SEKERE EN POKO LUĞAR KAVE…
AL KEBİEN SEKERE EN POKO LUĞAR KAVE…
Tavandaki üç kollu lamba harıl harıl yanıyor, ekseri akraba olan davetliler yavaş yavaş odayı doldurmaya başladılar, masaya mutfaktaki dolma, sucuk, pastırma, lakerda, beyaz peynir kokuları ile birlikte harıl harıl çalışan kadınlar tabak, tabak mezeleri erkeklerin eline verip masa donanmağa başladı. Gelin kızın saçları halen ıslak, yanakları al al, beli ki hamamdan yeni geldi. Birden bir köşeden ihtiyar bir kadın sesi, ta İspanyadan buralara gelip yerleşmiş atalardan kalıp bu gibi gün ve akşamlarda söylenen YA SİNYORA NOVYA şarkısını söylemeye başlar ve bütün kadınlar ona güler yüzleri ile katılırlar. Artık oda tıka basadır rakı kadehleri kalkar, kokular insanı içmeden de sarhoş eder. Masada yok yok her şey bu gün için, neden olmasın? Bir anne babanın en büyük sevinci nedir? Çocuklarının mürüvvetini görmek değil mi? Her kadeh yeni geline yönelir ve onu takdis eder. Artık herkes bir hoştur. Bu geceyi şenlendirmek için gelen ut, darbuka, kanun çalgıcıların eşliğinde göbekler sallanmış, şarkılar söylenmiş, herkes yarının hazırlığı için yavaş yavaş yalpalıya yalpalıya kapının yolunu tutmuştur, kapı açılır sokaktan sıkı bir kuru soğuk girer aniden içini açar, bu vaziyette soğuk hissedilmez sevilir. Mahalle sessizliği söylenen LAVIDA DO POR EL RAKİ nağmesi ile şenlenir ve herkes evlere dağılır.
Bu fasıl sabah
erken saatlerine kadar devam etikten sonra Pazar sabahı gerek damat tarafında
ve gerekse gelin evinde büyük bir telaş görünüyor.Damat evinde, Horozludan
kiralanan erkek frak ve silindirler biz çocuklar tarafından kafalarımıza geçiriliyor
ve etraf fertlerini güldürüp eğlendiriyor iken kapı çalınır ve berber Mösyö Sabetay
siyah katlanan uzun çantası ile girer. Çocukların ona saygıları çoktur, susarız.
Mösyö Sabetay bütün ciddiliği ve güler yüzü ile çantasındaki alet edevatını çıkarıp
evdeki bütün erkeklerin sakal tıraşlarını bitirip sıra bizim damada gelince
yeni beyaz önlük serilir ve evdeki büyük anneler ve kadınlar ananevi eski damada
ait Ladino şarkıları birlikte söyler. Saç sakal friksiyon ve briyantinle DAMAT
TRAŞI sona erer. Bu arada odada kolonya kokusuna rakı masasından gelen kokular karışıyor.
Pazar sabahı
evde bir telaştır gidiyor, bizler böyle anlarda pek fazla isteklerde
bulunmuyoruz. Annem babamın lacivert çok ince beyaz çizgileri olan elbisesini
dolaptan çıkarıp hafif bir fırça attı astı. Kendi giyeceği elbisesini gözden
geçirip gardırobun kapı topuzuna askı ile astı. Ütü için yemek masasının üstüne
battaniye ve üstüne beyaz çarşaf serip bizim pantolon ve gömlekleri ütüledi.
Babamın gömleği bir gün evvelinden kolacıdan alınmış, yatağın üstüne konmuş
bekliyor. Bir gün evvelinden boyacıdan alınan boyanmış ayakkabılar ve kolalanmış
beyaz gömlek ve kravat, ceketin ön cebine konacak dolma kalem.
Öğlen hafif bir yemek faslından sonra bayramlık
elbiseler giyildi. Babam kostümün sol üst cebine çok sevdiği dolma kalemini
yerleştirip boyanmış ayakkabıların giydikten ve annem pudralanıp tanıdığımız
parfümünü sıkıp, başına firkete ile tutturduğu siyah şık şapkasını giydikten
sonra aynada kendini seyreder. Son rötuşları bitirdikten sonra hep beraber
annem dimdik sağ kolu babamın sol koluna girmiş, bizlerde peşlerinde Ahrida Sinagogunun
yolunu tuttuk. Başımı anne, babama kaldırıp baktıkça ne kadar gururlu adımlarla
yürüdüğümüzü hissederek ilerliyoruz.
Mevsim kış
olması nedeni ile Sinagogun içi soğuk olmasına rağmen herkes paltolarını elde
tutup şık bayram elbiseleri, ekserisi republik şapkalarla az bir zümre beyaz
saten takkelerle tahta olan koltuklara oturmuş, damat ve gelinin gelmesini
sabırsızla beklerken, yukarıda kadınlar azarada birbirlerini süzüp, süzüp sessizce
fısıldaşırlar. Birden azaranın bir köşesinde, paravanın arkasından bir arya
başlar. Herkes başlarını kapıya çevirmiş sammas Paltinin bayramlık siyah
kumaştan ve sırmadan beline geçirdiği altın renkli tokası olan geniş kemerli
üniforması, başındaki sarı altın bantlı siyah siperli şapkası ile ciddi ve hürmetkâr
bir tavır ile damat familyasını talamona yavaş adımlarla, hafif sekliyerek
söylenen İbrani arya ile alır.
Bu zamanlarda
düğün çok önem taşıyan bir olay olsa gerek. Şöyle ki damat ve gelin tarafının
erkekleri Horozlu kiralık elbise veren firmadan siyah frak ve silindir şapkalar
giymek mecburiyetinden dolayı adam manav veya balıkçı bile olsa hiç değilse
hayatta ciddi insan olmadım diyemeyecek. Kadınlar yerin soğuğuna aldırmaksızın
başlarında acayip tüylü, tüysüz, yüze doğru inen siyah tül şapkalarla, yüzleri
allıktan dolayı kırmızı yanaklarla, boyundan aşağı inen dantelli elbiselerine
sarkan sansar veya tilki postları ile heykel gibi durup gelini heyecanla
beklerler. Erkekler gelin gelinceye kadar aralarındaki hafif sohbete dalarlar,
biz çocuklar sıkı ise yerinden kımıldan.
Gelin daima
kendini bekletir, ananedir. En aşağı iki köprüden birden geçmesi lazımdır. Bu
da olayın uzamasının bir sebebidir. Gelin arabası Pleymut veya Buik Balat
dışındaki taksi durağından ısmarlanmış, sabah çiçekçi Yorgonun dükkânında çiçek
gırlandaları ile süslenmiş, içine gelinin çiçeği konup evine yollanmış kapıda
bekler. Zaman gelmiştir, gelin evden çıkmak üzerdir. Dualar, şarkılar, lulular
ve kapının önündeki mahalle çocuk ve komşular geline pirinç, şeker, para
karışımı atarlar ve gelin beyaz kuğu gibi taksinin içine yerleştirilir. Diğer
taksilerle birinci Unkapanı arkasından Galata köprüleri geçtikten sonra aynı
yoldan Sinagogun kapısına gelinir.
Otomobillerin
kapıları açılır, bir heyecan, bir patırtı, herkes kendine bir daha çeki düzen
verir, gelin itina ile otomobilden çıkarılır ve artık geri gitmek yok, hep
ileri, ileri. Erkekler başlarına silindir şapkalarını giyerken birbirlerine
bakıp gülerler, arabadan çıkan küçük gelin ve damat boyunlarından aşağı küçük,
içi gül yaprak dolusu sepetlerini koyup gelinin kuyruğunu tutar, kaldırırlar. Artık
bütün bu kortej Sinagogun iç kapısına gelip sıralanmışlardır. Sammas Palti
gerek Haham Asayasa gerek yukarıdaki koroya işaretini vermiştir. Herkes
yanındaki arkadaşı ile olan sohbeti bırakıp giriş kapısına yönelmiş, damat talamonda bütün ailesi ile oturdukları
sandalyelerden kalkıp heykelleştiler. Yukarı azaradan başlayan BOİ KALLA aryası
tüyleri ürperterek etrafa dağılır.
Herkesi
büyüler bir hoş eder. Kortej bu sefer kız tarafı daha şatafatlı, daha ciddi,
tüller içinde beyaz elbisesi ile kuğu gibi süzülen gelinin arkasında ve gelinin
önünde gül yapraklarını saçan enfrenterikos ve Paltinin sekliyen ayağına uyarak
yavaş adımlarla talamona doğru ilerler yerlerini tutarlar. Beklenen an
gelmiştir. Annem ertesi sabah bizleri büyük anneye gidin sizler alikobeni versin
deyin ve gerisini bana getirin der ve bizi yollar. Sebebini daha sonraki günün
ertesi kulak kabartmakla duydum. Meğer annem bizleri yolladıktan sonra doğru
gelinin annesine gittiği ve orada kırmızı şurup içip temiz alınla çıktıklarını
büyük anneme anlatı. Bizler ise sadece büyük annemin bize bildiğimiz biskoços
vermesi ile bitirdik. Halen o gün bu gün bu alikobeniyi merak ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder